sıcak hava depremi tetikler mi
Site De Rencontre Gratuite Pour Homme. Kandilli'nin Elazığ'da meydana gelen depremin İstanbul'u tetikler mi? Sorusuna verdiği cevap; Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik, ''Bu depremin şiddetti bölge için çok büyük değil. Bundan sonra bölgede artçılar yaşanabilir'' derken, başka yerleri tetikleyip tetiklemeyeceğini şöyle açıkladı. Prof. Dr. Erdik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, merkez üssü Elazığ'ın Karakoçan ilçesi Başyurt beldesi olan depremin Giresun, Erzurum, Erzincan, Batman ve civarında da hissedildiğini belirterek, depremin yaşandığı bölgenin genel olarak deprem etkinliğinin yoğun olduğu alan olduğunu söyledi. Özellikle 2003 yılında Bingöl ve Pülümür depremleri ile 2005-2007 Sivrice–Elazığ depremlerinin son yıllarda bölgede görülen önemli depremler olduğunu anımsatan Prof. Dr. Erdik, şu bilgileri verdi ''Bölge genel anlamda Kuzey Anadolu Fay Zonu'nun ve Doğu Anadolu Fay Zonu'nun kesişme noktası olarak nitelendirilir ve bölgede yoğun deformasyon ve buna bağlı deprem etkinliği sıkça görülmektedir. Bölgede bu iki fay zonunun da özelliğine bağlı olarak çok fazla sayıda aktif irili ufaklı fay parçası bulunmaktadır. Depremin genel doğrultusu doğu-batı yönünde olan ve genel olarak Bingöl-Karakoçan Fayı olarak adlandırılan kırık sisteminde meydana geldiği tahmin edilmektedir.'' Prof. Dr. Erdik, Elazığ ve çevresinin gerek tarihsel dönemde gerekse aletsel dönemde meydana gelmiş depremlerden etkilendiğini ifade ederek, şunları kaydetti ''Bu depremin şiddeti bölge için çok büyük değil. Bundan sonra bölgede artçılar yaşanabilir. Bunun şiddeti 5 ile başlar 4, 3 ve 2'ye kadar düşer. Başka yerleri tetikleyip tetiklemeyeceği, meydana gelen gerilmelerin dağılımı incelendikten sonra belirlenebilir.'' ''ŞİDDETLİ BİR DEPREMDİR AMA BÜYÜK BİR DEPREM DEĞİLDİR'' Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik, Elazığ'da meydana gelen depremin şiddetli bir deprem olduğunu, ama büyük bir deprem olmadığını söyledi. Merkez üssü Elazığ'ın Karakoçan ilçesinin Başyurt beldesi olan büyüklüğündeki depremle ilgili açıklama yapan Erdik, son yüz yıldır Doğu Anadolu Fay Hattı'nda 6'nın üzerinde bir depreme rastlanılmadığını, Türkiye'nin deprem riski haritasına bakıldığında en tehlikeli yerin Kuzey Anadolu Fay Hattı olduğunun görüldüğünü belirtti. Erdik, şunları söyledi ''Bizim karakteristik deprem dediğimiz deprem büyüklüğü 7'dir. Elazığ'daki deprem şiddetli bir depremdir ama büyük bir deprem değildir. Gerek Kuzey Anadolu gerekse Doğu Anadolu Fay Hattı'nda her zaman bir deprem beklememiz mümkündür. Ama buradaki enerji birikimine göre herhangi bir tahmin yapmamız çok zor. Vatandaşlarımızın, yerel yöneticilerin ve özellikle afet yönetimi merkezi başkanlığının kurallarına uymaları gerekiyor. Şu anda yapıların işaretlenmiş olması lazım. Tehlikeli olan ağır hasarlı olan binalara girilmemesinde fayda var. Ayrıca az hasarlı binalara bir eşya alımı için kısa bir süre girilebilir. Ama artçı şoklar, yaklaşık 3-4 gün sürebilir. Bu tür hasar görmüş binalara girilmemesinde yarar vardır.'' Depremin şiddetinin ve büyüklüğünün birbirine karıştırıldığını anlatan Erdik, ''6 olarak verilen depremin büyüklüğüdür. Depremin büyüklüğü 6 olabilir ama şiddeti yerine göre, depremin merkezine olan uzaklığa göre 7 olabilir, hatta 8 olabilir. İki kavram birbirinden farklıdır. Bir tanesi açığa çıkan enerjiyi gösteriyor ve birde oradaki hasar potansiyelini gösteriyor'' şeklinde konuştu. -''DİĞER DEPREMLERİ TETİKLEYEBİLİYOR''- Şili depreminin meydana geldiği tektonik yapı ile Türkiye'nin yapısının çok farklı olduğunu bildiren Erdik, iki depremin birbiriyle ilişkisinin olduğunun düşünülemeyeceğini kaydetti. Erdik, bu depremin ''başka bir depreme yol açıp açmayacağı'' konusunda bir şey söylenmesinin mümkün olmadığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü ''Bir inceleme yapılması gerekiyor. Ezbere şu anda bir şey söylememiz zor. Doğu Anadolu ve Kuzey Anadolu Fay Hattı'ndaki olan depremlerde meydana gelen yer değiştirmeler veya gerilmeler aktarılabiliyor ve diğer depremleri tetikleyebiliyor. Bunun için incelenmesi gereken bir şey. Bu konularda kesin bir şey söylememiz zor. Şu anda İstanbul'da depremin meydana gelme ihtimali yıllık yüzde 2 mertebesindedir. Bu ihtimalin değiştiğini sanmıyorum. Ama bu ihtimali ne zaman gerçekleşir derseniz, 10 saniye sonra da 10 yıl sonra da olabilir. Kesin bir şey söylememiz zor. Bu depremin bu ihtimali değiştirdiğini sanmıyorum.'' İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ PROF. DR. ÖNAL ELAZIĞ'DA SON 20 GÜNDÜR SAYDIĞIMIZ 25 ÖNCÜ DEPREM, ANA DEPREMİN HABERCİSİYDİ İnönü Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Genel Jeoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal, ''Elazığ'da son 20 gündür saydığımız 25 öncü deprem, ana depremin habercisiydi'' dedi. Prof. Dr. Önal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son 20 gündür Elazığ'da sıklıkla deprem aktiviteleri gördüklerini, bunu daha önce dile getirdiklerini ifade etti. Öncü depremlerin ana depremi getireceğini 20 gün öncesinden tespit ettiklerine işaret eden Önal, bundan sonra büyük şiddetli artçı depremlerin yaşanabileceğini söyledi. Önal, ''Elazığ'da son 20 gündür saydığımız 25 öncü deprem, ana depremin habercisiydi. Bugün sabah saatlerinde yaşanan büyüklüğündeki deprem ana depremdi. Elazığ'da 30'a yakın artçı deprem yaşadı. Bundan sonra da artçı depremler yaşanmaya devam edebilir. Ancak ikinci bir ana depremin yaşanması konusunda net bir şey söylemek mümkün değil'' dedi. Bundan sonrasında depremde yapılması gerekenlerin uygulamaya konulması gerektiğine dikkati çeken Önal, şöyle konuştu ''Daha önce Elazığ'da böyle bir deprem yaşanabileceğini söylemiştik. Fırat Üniversitesinin bu konuda yerel yönetimleri uyarıp uyarmadığını bilmiyorum. Bundan sonrasında depremde yapılması gerekenlerin uygulamaya konulması gerekiyor. Vatandaşların kesinlikle zarar görmüş binalara girmemesi, afet işlerinin uyarılarına kesinlikle uymaları gerekiyor.''
Migren günümüz dünyasında yaşadığımız tempoya hiç de uygun olmayan, ciddi maddi ve manevi kayıplara eşlik eden ve sık görülen bir hastalıktır. Bir hastalığın tedavi edilmesi öncesinde doğru bir şekilde tetkik edilmesi prensibi bu hastalıkta da geçerliliğini baş bölgesinin duyu siniri olarak bilinen trigeminal sinir dallarının sıkışması veya basıya uğraması sonucunda oluşan şiddetli ağrıyla kendini gösterir. Özellikle bazı farklı şikayetlerin eşlik etmesi mide bulantısı vs. migren hastalığının karakteristik hastalığında, tedavi için ilk seçenek ilaç kullanımı ile ağrıları baskılamak olacaktır. Eğer yanıt alınamazsa uygulamaları ve cerrahi tedavi ile yüksek oranda başarı duyusunu sağlayan trigeminal sinir dalları belli sebeplerle sıkışmaktadır. Sırasıyla kemikten çıktığı bölgede darlıklar, çevresinde bulunan kasların yaptığı bası veya etrafında bulunan damarların genişlemesi sonucunda sıkışma olabilir. Hatta bunların bir kaçı aynı anda olabilmektedir. Sadece kasların yaptığı basıyı ortadan kaldırmaya yararken, cerrahi tedavi sırasında bu problemlerin tamamını kalıcı olarak ortadan kaldırmak mümkün ağrısı özellikle trigeminal sinirin geçtiği tüm alanlardan tetiklenebilmektedir. Bu nedenle ameliyat öncesinde ayrıntılı bir muayene ile tetikleyici noktalar belirlenmeli ve eğer gerekli ise USG ile genişlemiş damarlar sebep olan sinirler genellikle, alın, göz kenarları, şakak, ense ve kulak arkasında rahatsızlık yaratırlar. Bazen tüm bu bölgelerde ağrı yaşayan hastalarımız da olmaktadır. Bölgeye göre sinirin basıdan kurtarılarak rahatlatılması veya tamamen çıkarılması, kalıcı tedaviye olanak bölgesinde hissedilen ağrılar genellikle, stres ile şiddetlenen ve akşam üzeri yoğunlaşan ağrılardır. Bu bölgede çoklukla kaş çatmaya yarayan kasların siniri sıkıştırması ana sebepdir ve geçici bir süre rahatlama olacaktır. Kalıcı çözüm ise saçlı deriden yapılacak endoskopik bir işlemle kasın bir kısmının çıkarılması ve sinirin rahatlatılması ile olacaktır. Alın bölgesinde ağrısı olan hastalarda kaş ve göz kapağı düşüklüğü görülmesi durumunda, aynı seansta kaşın asılması ve göz kapağı estetiği bölgesindeki ağrılar genellikle sabah saatlerinde görülmekte olup gece uykuda dişleri sıkma öyküsü eşlik eder. Stres ile artar ve zaman zaman çene ekleminde ağrı bölgesinde görülen ağrılar çoğunlukla egzersiz ve stres ile artış az sıklıkla görülen ve burun bölgesindeki ağrılar ise göz arkasından sabah erken saatlerde başlar ve giderek şiddetlenir. Özellikle alerjik reaksiyonlar ve hormonal değişiklikler bu tip ağrılar için tetikleyici cerrahisi bölgelerine göre değişmekle beraber 1-3 saat arasında değişen sürelerde gerçekleştirilebilir. Sonrasında alın bölgesinde kaşıntı veya işlem yapılan bölgede geçici hissizlik görülebilmektedir. Genel anestezi altında yapılan işlem sonrasında genellikle yatış gerekmese de, tüm bölgeler için yapılan girişimlerde bir gece yatış sonrasında yaklaşık %70 hastada tam sonuç alınırken. % 85-90 lık bir memnuniyet oranına ulaşılabilmektedir. İlk ay içerisinde bir kaç atak görülebilme olasılığı olsa da en geç 2 ay sonra atakların sonlanması amaçlanmaktadır.
Denizli'de meydana gelen 6 büyüklüğündeki deprem ile Kuşadası Körfezi yakınlarında 4,8 büyüklüğündeki depremin ardından uzmanlardan uyarı geldi. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Müdür Vekili Prof. Dr. Ali Pınar, "İstanbul depremini tetikler mi?" sorusuyla ilgli şöylr konuştu “Deprem bölgesi İstanbul'a yaklaşık 350 KM uzaklıkta. Bu büyüklükteki bir depremin etki alanı kabaca 20 -30 KM civarındadır. Ana şokun olduğu bölgeden 20-30 KM uzaklıktaki faylar, depremin yarattığı gerilme değişimlerinden etkilenmektedir. Dolayısı ile civardaki faylar etkilenir. Ama İstanbul'a 350 KM uzaklıktaki bir fayın bu depremden etkilenme ihtimali yoktur." Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Müdür Vekili Prof. Dr. Ali Pınar, Denizli'de yaşanan deprem sonrası değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Pınar, “Artçı depremlerin izlemesine devam ediliyor. Dağılımına bakıldığında yaklaşık doğu-batı uzantılı, Bozkurt ilçesi ile Acıgöl arasında bir uzanım göstermektedir. Bugünkü olan depremin doğu-batı doğrultulu düşey hatımlı fayda meydana geldiğini söyleyebiliriz. Şuan artçı depremlerin karakterlerine baktığımızda sanki kırık derinde meydana gelmiş, yavaş yavaş yüzeye doğru yaklaştığını görüyoruz. Tabi büyüklüğünde bir depremin, artçı deprem süresini düşünürsek bunlar 2 veya 3 hafta devam edebilir. Büyüklükleri zaman zaman artabilir. 4'ü bazen aşabilir. Zaman içinde azalacaktır. Bu şekilde seyir ederek zamanla sönümlenecektir" ifadelerini kullandı. “İstanbul'a 350 km uzaklıktaki bir fayın bu depremden etkilenme ihtimali yoktur"Söz konusu depremin beklenen İstanbul depremini tetikler mi sorusuna ise Prof. Dr. Pınar, “Deprem bölgesi İstanbul'a yaklaşık 350 KM uzaklıkta. Bu büyüklükteki bir depremin etki alanı kabaca 20 -30 KM civarındadır. Ana şokun olduğu bölgeden 20-30 KM uzaklıktaki faylar, depremin yarattığı gerilme değişimlerinden etkilenmektedir. Dolayısı ile civardaki faylar etkilenir. Ama İstanbul'a 350 KM uzaklıktaki bir fayın bu depremden etkilenme ihtimali yoktur" şeklinde yanıt verdi. “Deprem tehlike haritasına bakarak binalarımızı yapmalıyız" Bölgedeki fayların bugün yaşanan depremden daha büyük deprem üretme potansiyeline sahip olduğunu belirten Pınar, “Bölgenin aslında deprem tehlike haritası bilinmektedir. Bu deprem tehlike haritası AFAD'ın deprem sayfasında bulunuyor ve herkesin kullanımına da açıktır. İsteyenler bu deprem tehlike haritasına erişip oradan kendi bölgesine dair bilgiler öğrenebilir ve bunun doğrultusunda da tedbir alabilir. Bizim yapmamız gereken şey, bu deprem tehlike haritasına bakarak binalarımızı yapmalıyız" diye konuştu. “Ana şoktan etkilenen binalara kesinlikle girilmemesi gerekir" Denizli'de depremi yaşayanlar için de bir takım uyarılarda bulunan Prof. Dr. Pınar, “Özellikle, eğer ana şokta deprem sonrası binalarında çatlak veya hasar oluştuysa bunlar tabi nispeten daha küçük artçı depremlerden de etkilenecektir. Çünkü o bina nispeten dayanıklılığını yitirmiştir. Ana şoktan etkilenen binalara kesinlikle girilmemesi gerekir. Oradaki yetkililerin açıklamalarını dikkatle takip etmelerini tavsiye ederim" şeklinde konuştu. 'Sarsıntılar devam edecek' Dokuz Eylül Üniversitesi DEÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, özellikle Denizli'deki depremde evleri hasar gören kişilerin bu durumu yetkililere bildirmesi gerektiğini söyledi. İzmir'i de etkileyen merkez üssü Kuşadaşı Körfezi'ndeki deprem ile Denizli'deki depremin birbirinden farklı olduğunu belirten Prof. Dr. Sözbilir, "Türkiye'de 6 ve daha büyük ölçekli deprem olmadığı sürece, yıkıcı bir olay yaşanmaz. Can ve mal kaybı 6 ve daha büyük ölçeklerdeki depremlerde meydana geliyor. Denizli'de olan deprem, 6 büyüklüğünde. Dolaysıyla yıkıcı deprem büyüklüğüne sahip. Bu depremde bazı evler yıkılmış olabilir. Can ve mal kaybı yaşanabilir. Bu ölçekteki deprem yüzeye kadar gelir ve yüzeyi kırar. Bu tür bir depremde resmi kurumların olay yerinde inceleme yapması gerekiyor" dedi. Depremin meydana geldiği bölgedeki fay hattı boyunca yaşayan insanların evlerinde belli hasarların oluşabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Sözbilir, sözlerini şöyle sürdürdü "Evlerinde veya binalarında hasar meydana gelen kişiler, bu durumu yetkililere bildirmeli. Çünkü bunların artçıları devam edecek. 5 büyüklüğünde artçı depremler olabilir. Dolaysıyla az hasar görmüş bir ev daha büyük hasar görebilir. Bu nedenle yetkililerin o evleri, binaları inceleyip, bu tür yapılarda oturulup oturulamayacağını söylemeleri lazım. Şu anda yaptığımız çalışmalarda artçıları görüyoruz. Belli bir hat boyunca ilerliyorlar. Acıgöl Havzası'nın kuzey kenarı kırılmış durumda. Bu nedenle Denizli'de 6'dan küçük artçılar yaşanacak." 'İzmir Deprem Master Planı yenilenmeli' İzmir'de meydana gelen depremin ise 5'ten küçük olduğunu ve bir süre bu sarsıntıların devam edeceğini açıklayan Sözbilir, "İzmir'de 5'ten küçük depremler olacak. Bu depremler sadece hissedilecek. İzmir çevresinde 7 büyüklüğünde deprem üreten faylarımız var. Dolayısıyla resmi anlamda yapılması gereken şeyler var. İzmir'in deprem master planının yenilenmesi gerekiyor. İlçe özelinde bunların yapılması lazım. Seferihisar, Gümüldür, Gülbahçe diri fayların üzerinde bulunan yerleşim bölgeleri. O nedenle bu bölgelerin deprem master planlarının yapılması gerekiyor." 'Bayram süresince hafif hafif sallanacağız' Bugün gün içerisinde İzmir'de 30'un üzerinde artçı sarsıntıların meydana geldiğini ve bu sarsıntıların devam edeceğini de kaydeden Sözbilir, "Sarsıntılar hemen bitmez. Bayram süresince hafif hafif sallanacağız gibi görünüyor. İzmir, Muğla, Aydın, Denizli, Balıkeskir, Çanakkale gibi bir birine komşu illerin içinden geçen yüze yakın fay parçası var. Bu fayların hepsi 6 ve daha büyük deprem üretebilecek potansiyele sahip. O nedele gelecekte de bu tür depremler, bu bölgede olacak. Bizden önceki dönemlerde, antik çağlarda bu tür depremler oldu. O nedenle antik kentler sürekli yer değiştirdi. Dolaysıyla Batı Anadolu'da da maksimum 7,2 olarak. Gelecekte bir deprem olduğunda 7,2'ye ulaşabilir. Şu anda oluşan iki deprem var. Bundan sonra meydana gelen depremlerin artçılarını yaşayacağız" dedi. Prof. Dr. Barış Depremden korkarak tatillerini yarıda kesmesinler Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü’nde görevli Prof. Dr. Şerif Barış, İzmir'de meydana gelen 4,8 büyüklüğündeki depremle ilgili olarak, "Bu depremden korkarak vatandaşlarımızın tatillerini yarıda kesmemelerini tavsiye ederim. Muhtemelen bundan daha küçük 1 ay sonra veya 1, 5 ay sonra artçı depremler olacak ve bunlar için de endişe etmemek gerekir" dedi. Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü’nde görevli Prof. Dr. Şerif Barış, İzmir’de meydana gelen depremle ilgili olarak açıklama yaptı. Bu depremin ardından Daha büyük bir deprem olur mu?’ sorusunun akıllara geldiğini söyleyen Prof. Dr. Barış, "İzmir Türkiye'nin tehlikeli deprem kuşaklarının birinin üzerinde yer alıyor. Ege bölgesi açılma rejimi dediğimiz teknik bir rejim var. Sık sık depremler üretiyor. Batıda 5,1- 4,8 yani orta büyüklüğündeki depremlerin normalde hasar yapmaması lazım. Bu depremin de binalarda hasar yapacağını zannetmiyorum. Batı ekonomik olarak, eğitim seviyesi olarak bu depremlere alışık ve depreme dayanıklı bina ve bilinç anlamında daha üst düzeyde. Ben binalarda çok fazla hasar beklemiyorum. Köy evlerinde hiçbir mühendislik görmemiş yapılarda muhtemelen küçük ve orta hasarlı olabilir diye düşünüyorum. Bunun da can kaybına yol açmaması gerekir bu büyüklükteki bir depremin orta büyüklükteki bir deprem insanın aklına bunun öncü bir deprem mi olduğunu getiriyor ?' Bu depremden sonra daha büyük bir deprem aynı bölgede olabilir mi?' sorusu akıllara geliyor. Ege’de daha önce olmuş büyük depremlere baktığımızda öncüsü yok. Orta büyüklükte deprem olduktan sonra daha büyük bir deprem olmuyor" dedi. "Tatillerini yarıda kesmesinler" Depremden korkan vatandaşlara tatillerini yarıda kesmemelerini tavsiye eden Prof. Dr. Barış, şöyle konuştu "Buna bakarak ve binalardaki hasar durumuna bakarak eğer binada hasar yapısal problem yoksa ben şahsen orada olsaydım dönmezdim. Bu depremde Türkiye'nin bir deprem gerçeğinin göstergesi. Buna bakarak bu depremden korkarak tatillerini yarıda kesmemelerini tavsiye ederim. Ama Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğu için konuştuğumuz konu yine depremler. Oradaki vatandaşların nereye giderlerse gitsinler yaz tatili veya aile ziyaretine deprem sırasında doğru davranış şekillerini öğrenmeleri lazım. Depremden önce almaları gereken ve deprem sırasında almaları gereken önlemleri öğrenmeleri lazım. O zaman depremden korkmaya gerek yok. Çünkü yapı stoku o bölgeler için o kadar kötü değil. Deprem olduğunda başımızı koruyacak vücudumuzu koruyacak çök-kapan-tutun hareketiyle vücut küçültüp, savrulacak düşecek eşyalardan korunmamız lazım. Mobilyaların sabitlenmiş olması lazım. Binalardan hızlıca kaçmamamız lazım. Asansöre binmemek, balkonlardan atlamamak, merdivenlere gitmemek lazım. Bunun gibi basit davranışlarını yaparlarsa yaşamlarını normal şekilde sürdürürler. Bu depremin arkasından muhtemelen bundan daha küçük 1 ay,1,5 ay artçı depremler olacak bunlar için de endişe etmemek gerekir." “Denizli’de artçı depremler sürebilir” Deprem Tahmin Uzmanı Kadir Sütçü, bölgede artçı sarsıntıların devam edebileceğini kaydetti. Daha önce, Yunanistan’da 4 ila 5, İtalya’da ise üzerinde bir sarsıntının meydana gelmemesi durumunda Türkiye’de Ege Bölgesi kıyı şeridi veya çevresinde şiddetinde deprem olacağını tahmin ettiklerini söyleyen Sütçü, “Küçük bir sapma ile deprem tahminlerimiz tuttu. 7 günlük hava tahminlerine bakıldığı zaman alçak basınçlı hava Türkiye’ye girmiyor. Bu da deprem riskinin sürdüğünü gösteriyor” diye konuştu. Depremler ile sıcaklık arasında bir bağlantı olduğunu yüzde 100 doğruladıklarını anlatan Sütçü, “Yağışlı hava şu sıralarda Kuzey Avrupa’da, deprem bizde. Alçak basınçlı hava Türkiye’ye girene kadar deprem riski mevcut” diye konuştu. Deprem Uzmanı Sütçü, “Daha büyük bir depremin olabilmesi için Türkiye ve çevresinde alçak hava basıncı olmaması ve çevresinde yüksek hava basıncı olursa ya büyük şiddetli bir deprem olacak ya da bir kaç tane deprem fırtınası meydana gelecek” şeklinde konuştu.
İZMİR depremi sonrası 2 ayrı noktada yerin altından sıcak su kaynakları çıkmaya başladı. Suyun sıcaklığı 35 dereceyi aşıyor. İZMİR Seferihisar ilçesinin açıklarında 30 Ekim'de meydana gelen büyüklüğündeki depremin ardından Urla ilçesinin Gülbahçe Mahallesi'nde denize yakın iki ayrı alanda yer altından sıcak su kaynakları çıkmaya başladı. 35 derece sıcaklıktaki suyun yer altından depremin ardından çıkması Gülbahçe Mahallesi'nde korku yarattı. Çiğli ilçesinin Tuzla bölgesinde de yeni sıcak su kaynaklarının çıktığı belirlendi. Dokuz Eylül Üniversitesi DEÜ Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi DAUM Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, ekibiyle Gülbahçe'ye gelerek inceleme ve araştırma yaptı. Artçılara değindi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, İzmir'deki fay düzleminin tümü kırılana kadar artçı sarsıntıların süreceğini belirterek, "Önümüzde bir örnek var. 24 Ocak'ta Elazığ depremi büyüklüğünde deprem üretti. O andan itibaren 10 ay geçti, artçılar hala devam ediyor. Bizim buradaki bölgede de fay düzleminin tümü kırılana kadar artçılar devam edecektir. İki, üç hafta değil, birkaç ay sürecektir. büyüklüğüne varan artçılar doğal olarak karşılanması gerekiyor." dedi. Sözbilir, "Şu an en büyük şok yaşandı. Onun artçıları yaşanıyor. Başka fayı tetikler mi tetiklemez mi onunla ilgili ayrıntılı çalışma yapılıyor. Deprem olduktan sonra yeni bir proje başlatıldı. Bir günde bilim insanları araziye girip devletin imkanıyla çalışma yapıyor. Proje kapsamında Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nden bilim insanları bu bölgede çalışmaya başladı. Şu anda bu bölgelere GPS istasyonları kuruluyor. İstasyonlarda bu bölgedeki hareketler milim milim ölçülecek" sözlerini kullandı.
İstanbul Teknik Üniversitesi İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, "Güneş tutulması ve deprem arasında kurulan ilişki, mantıkla açıklanamayan bir önyargı ve duygusal saplantıdır" dedi. Akla, deneye, gözlem ve kanıta dayanmayan senaryo ve tahminlerin doğru yolu göstermediğini vurgulayan Prof. Dr. Kadıoğlu, "Boğaziçi Üniversitesi Astronomi Bölümü, 1973-2002 yılları arasında tüm dünyada görülen depremlerin Güneş tutulmasıyla ilişkisini inceleyip istatistiksel anlamda bir ilişki olmadığını ortaya koymuştur" şeklinde konuştu. 2006 yılı içinde beklenen 2 ayrı Güneş tutulması, 'Güneş tutulması depremi tetikler mi?' sorularını da beraberinde getirdi. Konuya açıklık getiren İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, bu iki doğa olayı arasında herhangi bir bağlantı olmadığını söyledi. Prof. Dr. Kadıoğlu, "Güneş tutulması depremi tetikler mi? Bazılara göre 'olabilir'miş. Böylece 29 Mart 2006 tarihinde Güneş tutulması Türkiye'de fay hatlarını tetikleyecekmiş. 12 Kasım 1999 depreminin 5. yıldönümünde biz hala Güneş tutulmasıyla depremler arasında bir ilişki olup olmadığı gibi tuhaf şeyleri tartışıyoruz. 10 Temmuz 1894 İstanbul depreminden 11 gün, 17 Ağustos 1999 Kocaeli depreminden 9 gün ve en son olarak 8 Ekim 2005 tarihinde Pakistan'daki depremden 5 gün önce Güneş tutulmaları meydana gelmişmiş. Bazıları, 'Kainatta tesadüfe yer olmadığına ve her şeyin de her şeyle alakası olduğuna göre Güneş tutulmasıyla depremler arasında da mutlaka bir ilişki vardır' diyor. Bana da 'Güneş tutulunca deprem olur mu?' diye sorulsaydı, ben de 'Evet olur' derdim. Zaten irili ufaklı depremler her zaman oluyor. Bu kadar sık olan bir olayın bazılarının Güneş tutulmasından önceye, bazılarının ise sonraya rastlaması doğaldır" dedi. Güneş tutulmasının depremi tetikleyebileceği yönündeki tezlere kesinlikle karşı çıktığını belirten Prof. Dr. Kadıoğlu, "Bilim böyle bir ilişkiyi henüz doğrulamamıştır; ama bu, ilişki olmadığı anlamına gelmez' gibi orta yolcu bir yaklaşım asla sergilemem. Çünkü bilim, ilişki olmadığını yıllardır söylüyor. Depremler aniden oluşan yeryüzü sarsıntılarıdır. Yerin yüzeyi hareketsizmiş gibi görünse de sürekli yer değiştirir, yükselir, alçalır, kıvrılır, bükülür. Bu durum kayalar üzerinde büyük bir gerilim oluşturur. Geniş zaman aralıklarında bu gerilimle biriken enerji, en zayıf noktadan kırılmayla boşalır. Açığa çıkan bu büyük enerjiden kaynaklanan titreşimler, dalgalar halinde yayılır ve geçtikleri ortamları sarsar. Depremlerin nerede ve ne zaman olacağı gün ve saat olarak bilinmez. Böylece Güneş tutulmasından sonra oluşan depremlerin de kimisi 11, kimisi 5 gün sonra dünyanın herhangi bir yerinde oluşabiliyor" diye konuştu. "BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ HERHANGİ BİR İLİŞKİNİN OLMADIĞINI ORTAYA KOYMUŞTUR" Prof. Dr. Kadıoğlu, Boğaziçi Üniversitesi Astronomi Bölümü'nün, 1973-2002 yılları arasında tüm dünyada yaşanan depremlerin Güneş tutulmasıyla ilişkisini inceleyip istatistiksel anlamda bir ilişki olmadığını ortaya koyduğunu söyledi. Kayıtlara göre, 9 yılda 66 Güneş tutulması gerçekleştiğini, aynı dönemde meydana gelen büyük depremlerin yüzde 55'inde tutulmanın 6 gün öncesi ve sonrasını kapsayan günlerde olmadığının görüldüğünü dile getiren Prof. Dr. Kadıoğlu, "Tutulmaların yüzde 45'indeyse büyük deprem görülmüş. Bunların sayısı da 30 yılda görülen büyük depremlerin yüzde 1'i kadar.' Eğer istatistiksel bir çalışmada anlamlı bir ilişki bulunsa ona da inanmam; çünkü doğada aynı anda artan veya biri artarken öteki azalan birbirinden bağımsız binlerce olay var. Örneğin, İstanbul'da kanserden ölenlerin sayısıyla trafiğe çıkan araç sayısı arasında aransa büyük bir ilişki bulunur! Önemli olan fiziksel ilişkidir. Bazı uzmanlara göre, faylardaki enerji birikimine, ayın çekim gücü nedeniyle tektonik tabakalar ve fay hatları üzerinde oluşan gerilim eklendiğinde deprem tetikleniyormuş. Phil Plait'e göre ' bırakın Güneş ve Ay'ın çekim gücünü, tüm gezegenleri bir sıraya dizsek de ortaya çıkan çekim gücünün fazla bir anlam ve önemi yok" açıklamasında bulundu. Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, şöyle devam etti "Benzer şekilde 5 Mayıs 2000 tarihinde Güneş, Ay, Dünya ve 5 gezegen bir sıra halinde dizilince kozmik felaket kopacak diye beklemiştik. 'Büyük Diziliş' olarak adlandırılan bu semavi olaya dayanarak ortaya atılan felaket senaryolarına göre, biraraya gelecek olan gezegenlerin dünyaya uygulayacağı ilave yer çekimi ve gel-git kuvvetleriyle, dünyada depremler oluşacak, volkanlar patlayacak, seller, kutuplardaki buzulların erimesi ve parçalanmasına neden olacak; hatta kıyamet kopacak ve Dünya'nın sonu gelecekti. 5-16 Mayıs tarihlerinde Dünya ve Ay ile birlikte Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn gibi 5 gezegen bir hat üzerine geldi. Gezegenler en son 6 Şubat 1962 tarihinde de bu şekilde biraraya gelmişti ve 8 Eylül 2040 tarihinde yine biraraya gelecekler. Dr. Monson'a göre yaklaşık olarak milyar yaşında olan Dünya, gezegenlerin benzer şekilde dizilişine 45 milyon kez şahit olmuş. Yani, 5 gezegen her 50-100 yılda bir bu şekilde dizilmekte; ama ortaya atılan felaket senaryoları gerçekleşmemekte. John Gribbin 1970'lerde yayınladığı The Jupiter Effect adlı kitabında, 1983'te gezegenlerin sıraya dizileceği ve Dünya'nın sonunun geleceğini öngörüyordu. Şimdi bu yazıyı okuyabildiğinize göre böyle bir şey de olmadı." Sonuç olarak, Güneş tutulması ve deprem arasında kurulan ilişkinin, mantıkla açıklanamayan bir önyargı ve duygusal s'cr. Bu durum kayalar üzerinde büyük bir gerilim oluşturur. Geaplantı olduğunu savunan Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, "Akla, deneye, gözlem ve kanıta dayanmayan senaryolar ve tahminler doğru bir yol gösterici değildir. Yani, Atatürk'ün dediği gibi 'Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde yol gösterici aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir" dedi.
sıcak hava depremi tetikler mi