sürekli çocuğuma birşey olacak korkusu
Site De Rencontre Gratuite Pour Homme. SŞ Soru Sahibi 3 Kasım 2009 1414 merhaba benim problemim sürekli kötü birşey olacakmış gibi an öleceğim korkusu yada eşime işe gidince birşey olacak yada bebeğim hastalanacakmış kalkıp nefesini dinliyorum böyle hayaller kuruyorum ya ölürsem yada şu ölürse bu sakat kalırsa kaza olursa diye çok kötümserim ayrıca. bir sorunla karşılaşınca onun en uç olabilecek en kötü sonucunu sorun nedir ne önerirsiniz? 0 0 1 cevap 000 görüntülenme Cevaplar 1 Sayın Söğüt, Mutlaka bir isim vermek gerekirse buna takıntılı düşünce obsesyon diyoruz. Bu düşünceler doğal olarak tüm insanlarda vardır. Yoğunluğu arttığı zaman hastalık diyoruz. Bilişsel terapi ile uğraşan bir psikiyatri uzmanına başvurmanızı önerirm. Ankara'da bu konuda uzmanlaşmış çok sayıda psikiyatr var. Sağlık ve mutluluk dileklerimle Dr. Cengiz ERDEN 3 Kasım 2009 1532
Bebekler ve küçük çocuklar genellikle siz veya diğer bakıcıları kısa bir süreliğine bile olsa onları terk ederseniz ağlarlar ve Ayrılma korkusu / bebeklerde ayrılma korkusu, Ayrılık anksiyetesi ve yabancıların korkusu, altı ay ile üç yaş arasındaki küçük çocuklarda sık görülür, ancak çocuğunuzun gelişiminin normal bir parçası ve genellikle bu durumdan kurtulur. çocuklarda / bebeklerde Neden ayrılık kaygısı olur? Çocuklarda Ayrılma korkusu / bebeklerde ayrılma korkusu Eğer bebeğiniz odadan ayrılırken sakin kalıyorlardı ve bilmedikleri insanlar tarafından tutuldukları için mutluydular, orada olmadığınızda veya yabancı olduklarında ağlamaya başladığında mantıklı görünmeyebilir. Fakat ayrılık kaygısı, bebeğinizin şimdi onları önemseyen insanlara ne kadar bağımlı olduklarını fark ettiğinin bir işaretidir. Bu, onların dedeleri ile yakından ilgilenen büyük anne ve babalarını veya ebeveynlerini de içerebilir. Çevresinden daha fazla haberdar olduklarında, bebeğinizin bu küçük grupla olan güçlü ilişkileri, sensiz kendinizi güvende hissetmedikleri anlamına gelir. Çevresindeki dünyaya dair artan farkındalık, yeni durumlarda veya yeni insanlarla kendilerini güvensiz veya üzülmüş hissettirebilirler. Ayrılık anksiyetesi nasıl ele alınır Ayrılık anksiyete bebeğinizi kreş veya bir başkasının bakımında bırakmayı zorlaştırabilir. Onların gözyaşları yüzünden sıkıntılı hissedebilir ve bebeğinizin üzerlerinde bırakmanız gerektiğinde üzülme endişesi yaşayabilirsiniz. Unutmayın, sadece bebeğinizin endişesiz hissetmeniz doğaldır, bu yüzden hayatınızın diğer kısımlarına girmeniz gerektiğinde suçlu hissetmenin bir nedeni yoktur. Aslında, ayrılık kaygısı genellikle onlarla ne kadar iyi bağlandığınızın bir göstergesidir. Bunun yerine, bebeğinizin duygularını anlamalarına ve daha güvenli hissetmeleri için duygularını anlamalarına yardımcı olmaya odaklanabilirsiniz. Onları terk edersen, iyi olacaklarını ve geri geleceğini öğrenecekler. Eğer bebeğiniz yeterince büyükse, neler olup bittiğini, ne zaman gittiğini ve tekrar ne zaman olacağınız hakkında onlarla konuşabilirsiniz. Bebeğinizi başka bir bakıcıyla bırakarak onlara zarar vermezsiniz. Aslında onlar sensiz başa çıkmayı öğrenmelerine yardım ediyorsunuz ve bu onların bağımsızlığı için önemli bir için çok zor olma – ayrılık kaygısı yaygın ve normal. Ayrılık anksiyetesi için ipuçları Bir klinik psikolog olan Dr. Angharad Rudkin, size yardımcı olacak bu ipuçlarına sahiptir. Bebeğinizden başlayarak kısa ayırmalar yapın. Yerel bir dükkana girerken bir kaç dakikalığına onları bir kaç dakikalığına bırakarak başlayabilirsin. Bebeğinizi iyi tanıdıkları biriyle birlikte bırakın, böylece yokken kendinizi rahat ve güvenli hissedin. Yavaş yavaş daha uzun ayrımlara doğru çalışır ve daha az tanıdık ayarlarda bırakılır. Daha sonra ne yapacağınızı konuşun Yeni yürümeye başlayan çocuğunuzla tekrar görüştüğünüzde ne yapacağınız konusunda konuşun, böylece sizinle birlikte olacak bir şeyleri olacak. Örneğin şöyle diyebilirsiniz “Annem seni almak için geri geldiğinde, akşam yemeği için yemek almak için dükkana gideceğiz.” Bebeğinizle rahatlatıcı bir şey bırakın Bebeğinizi, sizinle özdeşleştirdikleri bir şeye sahip olmak için rahatlatabilir – kokunuzda veya favori bir oyuncakla bir eşarp gibi – yakınlarda. Bu uzaktayken onları rahatlatabilir. Güle güle olumlu zaman geçirin Bebeğinizden ayrıldığınızda, üzgün ya da endişeli hissettiğinizde, kendinizi güldürebilir, güldürebilir ve hoşça kal ve hoşça vakit geçirebilirsiniz, aksi takdirde gerginliğinizi üstlenirler. Bebeğinize hoşça kal deme deneyimini vererek, o zaman mutlu toplantılar yaparak onlara önemli bir yaşam dersi veriyorsunuz. Ayrılık anksiyetesi için ne zaman yardım alacağım Dr Rudkin, “Bebekler ve küçük çocuklar için ana bakıcılarından ayrıldıklarında ağlamaları tamamen doğal” diyor. “Ama bebekler yaşlandıkça, insanlar ve şeylerin onları göremedikleri zaman bile var olduklarını daha iyi anlayabilirler.” Bu gerçekleşene kadar, bebeğinizin kaygısının, onları kreşte sosyalleşme ve öğrenme gibi yeni deneyimlerden en fazlasını elde etmelerini engellememesi önemlidir. Ve seni işe yaramaman gerekmiyor. Çocuklarda Ayrılma korkusu / bebeklerde ayrılma korkusu Çocuklarda Ayrılma korkusu / bebeklerde ayrılma korkusu
Değerli Ziyaretçilerimiz ve Anne Adaylarımız. Sizler tarafından tarafımıza bir çok soru gelmektedir. Özelden gönderdiğiniz mesajları hızlı takip edemiyoruz ve moderatörlerimiz göremiyor. Soru ve sorunlarınızı lütfen forum bölümünden bizlere iletin ki hem moderatörlerimiz hem de uzmanlarımız rahatlıkla takip edip cevaplayabilsin. ANNEMCE FORUMA GİTMEK İÇİN TIKLAYIN Çocuğunu Kaybetme korkusu gibi hayalleri kurmak için belli bir neden gerekmez. Her an hayatımızı paylaştığımız eşimiz için korkarız. Gittikçe yaşlanan, bizi koruyan ve büyüten anne ve babalarımız için endişeleniriz. Ama yaşayabileceğimiz en büyük kabus henüz küçük ve korumasız olan, hayatı yaşamayan bebeğimizi kaybetme korkusudur. Uzmanlar birçok annenin sevdiklerini sıkıca tutmak istediklerini, onları sevgileriyle kuşatıp, kötülüklere karşı koruyabileceklerini sandıklarını belirtiyor. Onlara göre korku mantıksız bir duygu değildir. Birçok anne kendi kendine “Dikkatli olmalıyım, çocuğumu gözümün önünden ayırmamalıyım. Kendisine bakamadığı sürece ondan ben sorumluyum”, diye kendi kendilerine tembih edip dururlar. Uzmanlar “Çocuklarımızı sürekli kontrol altında tutamayız. İnsan olarak bunu yapabilecek durumda değiliz. Ama biz bunu kabul etmek istemeyiz. Çünkü modern ve teknolojik açıdan gelişmiş olan toplumumuz, Biz her şeyle baş edebiliriz’ diye kendini kandırıyor”, diyor. Eskiden elimizde olmadan meydana gelen olaylara “kader’ derdik. Ama günümüzde, artık kadere inananların sayısı gittikçe azalıyor. Güven duymalısınız Bu kaybetme korkusunun ne kadar yoğun yaşandığı kişinin hayat tecrübelerine ve psikolojik durumuna bağlıdır. Sevgi dolu bir ailede yetişen ve korunan biri hayata daha kolay güvenir. Ama küçükken ailesinin kendini sevip sevmediğinden emin olmayan ve boşanma tecrübesi yaşamış olan bir anne, insanlara ve dünyaya güvenmekte zorluk çekebilir. Tıpkı her şeyden korkan bir anne tarafından yetiştirilmiş bir kadının, tehlike her yerdedir’ mesajını benimseyip, hiçbir şeyden emin olamaması gibi. Koruyucu bir toplum, çocuğumuza karşı duyduğumuz endişeleri hafifletir. Uzmanlara göre, dışarısının güvenilir ve emniyetli olduğunu bilen bir anne, çocuğunu kolayca başkalarının sorumlulukları altına verebilir örneğin; öğretmene, okula ya da yuvaya. Bunu bilmek annenin korkusunu azaltır. Korkuyu yenebilirsiniz Günümüzde aile bağları şekil değiştirmekte. Birçok kişi meslekleri uğruna aile ve arkadaşlarını bırakıp, bir başka yerde yaşamak zorunda kalırlar. Geniş ailelerin de nesli tükenmektedir. Uzmanlar, “Bu yalnızlık duygusu nedeniyle kadınlar kendilerini sürekli birlikte oldukları eşlerine ya da çocuklarına adarlar. Bu da endişe ve korkuları artırır. Bu nedenle de birçok anne çocuğunu biraz özgür bırakıp, kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacağı yerde onu tamamen kısıtlar,” dedi. Sorumluluk duygusu ve aşırı koruyuculuk arasındaki dengeyi bulmanın mümkündür. Bunun için çocuklarıyla arkadaş olan annelerle iletişim kurumak, onlara sorular yöneltmek, fikir alışverişinde bulunmak yeterlidir. Onlardan, sizin eğitim şeklinizi eleştirmelerini isteyin. Ama her şeyden önce kaybetme korkusunu yenmelisiniz. Korku, gizlendiği sürece artar. Bu nedenle korkularınızı açıkça dile getirin. Onları içimizde saklamaktansa, hakkında konuşmak sizce de daha mantıklı değil midir? Gerçekleri olduğu gibi kabul edin Uzmanlara göre gerçekleri olduğu gibi kabul etmek ve onlara mantıklı tepkiler vermek gerekir. Böylece olacaklar daha kolay bir şekilde kabul edilir. Çocuğunun balkondan aşağıya düşeceğini hayal eden bir anne, balkon kenarındaki koruyucuları düşünerek rahatlayabilir. Önemli olan çocuğumuzun ne kadar sorumluluk sahibi, kendine güvenen ve başarılı bir birey olduğunu hatırlamak ve bunları gözümüzün önünde canlandırmaktır. Örneğin; merdivenleri tek başına inip çıktığı, sokakta bisikleti ne kadar iyi kullandığı, son muayenede doktorda ne kadar uslu olduğu gibi. Anneler aşırı koruyucu bir tutum sergileyip, çocuğun hayatını yaşamasını engellemek yerine, ona yeterli bir sorumluluk duygusu kazandırarak, kendi hayatını yaşamasına izin vermeliler. Hislerinizi saklamayın Mantık, kaybetme korkusunu yenmek için tek başına yeterli değildir. “Çocuğumu serbest bıraktığım halde, emin ellerde”, diyebilmeliyiz. Amacımız bu olmalı, çünkü başka bir şansımız yoktur. Kâbusların nedeni her zaman kaybetme korkusu değildir. Bazen de neden, ilişkilerden kaynaklanan olumsuz duygulardır. Bunlar annenin varlığını kabul etmek istemediği duygulardır. Anne, çocuğuna kızınca, çocuğu çok bağırınca sinirlerini bastırır. Kendine zaman ayıramadığı için üzgün olduğunu kabul ederek, anneliğine ihanet ettiğini, iyi bir anne olamadığını sanır. Haydi, o zaman, içinizde olan bu olumsuz hisleri dışarıya vurun… Annelerin çocuklarına karşı hissettikleri bu olumsuz duygular çok normaldir. Bu nedenle anne bu duygulan hissetme hakkına sahiptir. Eğer bunları bilinçli bir şekilde yaparsa, kabusları son bulur ve bir daha görünmez. Beyninizde canlandırdığınız bu şiddet resimlerinin nedeni ne olursa olsun, onlardan kurtulmaya çalışın. Yoksa peşinizi bir daha bırakmazlar. Çocuğunuz yanınızda ya da güvende olduğu halde kabus görmeye devam eder, aşırı koruyucu tutumunuzu sürdürür ve korkularınızı tek başınıza yenemezseniz, bir psikoloğa danışmalısınız. Çocuğunuz büyüdükçe ve geliştikçe korkular da azalmaya başlar. Ama kaybetme korkusu tam anlamıyla hiçbir zaman kaybolmaz. Özellikle de sevdiğimiz ve sevmesini bildiğimiz sürece. Sağlıcakla Kalın. Beğendiyseniz Yıldız Vermeyi Unutmayın!
Haberler > Çocukken Nedenini Anlayamadığımız İçin Korktuğumuz 12 Şey - 1714 Çocukken; şimdilerde küçük olduğunu bildiğimiz ama o zamanki koskoca hayallerimizin bize yaşattığı bir çok şeyden korkmuşuzdur hepimiz... Bazen gece bazen gündüz saklanmışızdır korkularımızdan. Hatta çocukluk korkularını hala atamayanlar var... Peki neydi bunlar, nedendi? 1. Karanlık İlki tabii ki karanlık... Çünkü çocukken ikna olmadığın her şeyden korkarsın ki büyüsek de değişmez çoğumuzda. Karanlığın içinden ne çıkacağını bilemeyiz. Korkuların birincisidir karanlık ve diğer korkuların çıkmasına sebeptir aslında. 2. Öcü Anlamını hala bir çok şey ile ifade edebildiğimiz ve ne olacağı hakkında gerçek bir fikrimizin olmadığı bir kelime. Kendi adıma 'öç' kelimesinden türediğine inanıyorum ama kimin öç-ü olduğu hakkında bir fikrim yok. 3. Kömürlük Şimdilerde çoğu çocuk bilmez tabii. Ama bizim çocukluklarımızda apartmanda canavar beslediklerini düşündüğümüz yerler vardı. Apartmanın kömürlüğü, kilitli merdiven altı, kiler ya da havalandırma gibi... Birçok manasız hikayesi vardı buraların. 4. Kapılar Yanan bir ışık olsun ya da olmasın kapıların arkası her zaman korkutucu gelir çocukken. Kimisi kapı kapalıyken oda da kalmaya tahammül edemezken, kimisi de açık kapıdan sürekli içeriye neyin gireceğini düşünür. Çok uykular kaçmıştır bu yüzden. 5. Tuvalet Çevrenizde ki çocuklara dikkat ederseniz, tuvalete giderken çoğu, ebeveynlerini yanına çağırır. Çünkü orada ki delik onlar için bir şeylerin girdiği değil bir şeylerin çıkabileceği yer anlamındadır. Bir de özel zamanlarda büyükleri ziyarete gittiğimiz köylerde olan tuvaletler vardı ki, kurulan senaryoları anlatmaya zaman yetmez. 6. Su Evet su! Çocukken korkulan bir diğer şeyde sudur. Denizden ya da banyodan korkan bir sürü çocuk var. Boğulma korkusu yaşarlar. Ne de olsa bizde 'Bir kaşık suda boğulmak' diye bir söz var. Olur mu olur! 7. Hayaletler... Varlığının hala tartışıldığı bir şey daha. Öcüden farklı çünkü kafada kurulan yüzlerce modeli var. Aslında korkmakta da haklıymışız. Üzerine o kadar film, hikaye var ki. Hayaletin gemisi var, avcısı var... Birde perili, ruhlu, canavarlı çeşitleri var! 8. Doktorlar... Tabi ki çocukken bizi iyileştireceğine değil canımızı yakacağına inandığımız doktorlar var. Hala iğne olmak korkusuyla ya da kan aldırmak korkusuyla doktora gitmeyen insanlar var. Doktor branşlarının başında Diş Hekimleri en korkutucu olarak ilk sırayı alıyor. Erkek çocuklar için de sünnetçiler var tabi... 9. Palyaçolar Belki çocukları oynatacak diye sevindirecek diye akıla gelmiş bir eğlence yöntemidir ama şimdilerde korkutmak için şakalarda bile sıklıkla kullanılan bir kostüm oldu. Ve gerçekten bir çocuk gözünden bakınca hayal ettikleri canavarlardan çok da uzak bir şekilde değiller. 10. Davulcular Ramazan ayı haricinde birde düğünlerde karşımıza çıkardı. Eğlenceler bir anda kabusa dönüşür çocuklar için... Hatta küçük çocuğu olan ebeveynler düğünden ilk kalkan insanlar arasındadır. Ramazan'da sesten ziyade bir de nara atmalarını eklersek XL bir korku olduğunu söyleyebiliriz. 11. Günah Daha yaşam olgusunu anlamayan çocuklara birde ölüm korkusunu anımsatmak çocuklar için büyük karmaşalara sebep oluyor. Bilmediği bir şey ile çocuğu korkutmak çok büyük sorunlara kucak açıyor. Bir çok çocuk yaptığı hatadan dolayı yakılacağını ya da annesinin cezalandırılacağını düşünüyor... 12. Ve tabii ki korkuların en büyüğü Yalnızlık.. Çocukken en çok korktuğumuz şey yalnızlıktır şüphesiz. Hiçbir çocuk evsiz, annesiz, babasız kalmaya cesaret edemez. Hayat tarafından mecbur kalırlar bazen... Ama çocukken asla seçim olarak düşünmediğimiz şeydir. En büyük korkudur, hiç bir anlamı yoktur. Yalnız kalmış bir çocuğun tek sorusu olur NEDEN???
Giriş, yaygınlıkÖzgül fobiler, eskiden basit fobi olarak da bilinen, bazı durumlar veya nesnelerden duyulan mantıksız/aşırı korkudur. Çok eski çağlardan beri bilinmesine rağmen özgül fobilerin günümüzdeki şekliyle kullanılması yüzyılın başlarında olmuştur. Psikiyatride mantıksız korkular arasında özgül fobiler dışında sosyal fobi ve agorafobi gibi mantıksız korkular da incelenir. Ancak özgül fobiler, fobiler grubu arasında en yaygın olan türüdür. Özgül fobiler toplumda % oranında görülür kadında % erkekte % Dul ve boşanmışlarda, bekar ve evlilere göre daha fazla özgül fobi vardır. Toplum taramalarında rastlanan özgül fobiklerin yaş ortalaması toplum genelinden düşüktür ortalama özgül fobide Bunun nedeni hastalığın erken başlangıçlı olmasıdır. Özgül fobinin başlama yaşı ortalama Birçok hasta çocukluğundan beri bu korkularının olduğunu, bir kısmı ise ergenlik döneminden sonra oluştuğunu söyler. İleri yaşta özgül fobi başlaması nadirdir. Hastalığın seyri genellikle kroniktir. Özgül fobisi olanların tedavi için başvurma oranları oldukça düşüktür. Ancak altı fobikten biri % tedavi için başvurur. Psikiyatri kliniklerinde de yalnızca özgül fobisi nedeniyle başvuran hasta çok azdır. Genellikle tedaviye başka sorunlarla gelen hastalarda bu fobiler tesadüfen farkedilir. Seyrek olarak kişinin hayatını önemli ölçüde kısıtladığı için tedavi aranabilir. Başvurunun düşük olmasının başlıca nedenleri arasında fobilerin hastalık değil huy veya kişilik özelliği olduğunun düşünülmesi, tedavisinin olmadığının sanılması sayılabilir. Birçok hasta kendileri tedavi aradıkları halde bu sorunun bir hastalık olmadığını doktorlarından duymuş bile olabilirler “hangimizde yok ki”, vs... Bazen hastalığın temel özelliği başvurmayı kısıtlar. Örneğin kan ve yaralanma fobisi olanların birçoğu korktukları şeyleri hatırlatan bir ortam olan hastanelerden korkar ve gelmek istemezler. Bunlara ek olarak özgül fobilerin diğer anksiyete bozukluklarından önemli bir farkı da başvurunun az olmasını açıklayabilir özgül fobilerde korkulan belirli bir durum veya nesne olduğu için çoğu kez hastalar başarılı kaçınma taktikleriyle sorunsuz bir hayat yaratmış olabilirler. Örneğin kedi fobisi olan bir kişi evinde kedi besleyen arkadaşlarına gitmeyerek, kedilerin dolaşma ihtimali olan sokaklarda dolaşmayarak, nispeten rahat bir hayat sürebilir. Bazen hastalar belli bir yaşa gelinceye kadar özgül fobilerinin farkına varmamış olabilirler. Bunun nedeni o fobik ortamla hiç karşılaşmamış olmalarıdır. Örneğin askerlik çağına kadar köyünden hiç çıkmamış bir genç, askerde denizaltıya binmek zorunda kalınca büyük bir panik yaşayarak tedavi arayabilir. Bir ev kadını yüksekten korktuğunu yeni evlerine taşınınca farkedebilir. Özgül fobilerin genel olarak iş ve sosyal hayatta fazla olumsuz etkisi olmadığı düşünülür. Ancak bu yanıltıcı bir düşüncedir. Toplum araştırmalarında özgül fobisi olanların %15’inin son bir ayda bir hafta veya daha fazla süre işe gidememiş olduklarını öğreniyoruz. Basit gibi görünen hayvan fobileri ağır olduklarında hayatı büyük oranda kısıtlayabilir, hatta evden çıkamamaya neden olabilir. Yükseklik korkusu olan kişi yükseğe çıkmayı gerektiren işlerde çalışamayabilir. Uçak fobisi kişinin seyahat etmesini engelleyebilir. Yutma fobisi olan kişi yemesi-içmesi bozulduğu için ciddi kilo kaybı yaşayabilir vb. Bir hastamız korkusundan hayatında hiç dişçiye gidememişti; böbrek taşı sancısı çekmeye razı oluyor, ancak ağrı kesici iğne yaptıramıyordu. Başka bir hastamız istediği halde hamile kalamıyordu, zira yapılacak tahlillerden, doğumun kendisinden, ameliyattan çok korkuyordu. Yetiyitimini dolaylı olarak arttıran bir başka neden de özgül fobilerin, diğer tüm anksiyete bozuklukları gibi, başta depresyon olmak üzere diğer ruhsal hastalıklarla birlikte sık görülmesidir. Yani kişinin özgül fobisinin olması ek bir psikiyatrik hastalığının olması ihtimalini arttırmaktadır. Örneğin özgül fobisi olanların % depresyon da saptanmaktadır depresyonun toplumdaki yaygınlığı ise %4’tür. Depresyonun hem işgücü kaybı hem sosyal hayatta bozulma yaptığı iyi bilinmektedir. NedenleriÖzgül fobilerin oluşmasında kişilerin yaşadığı olumsuz olayların rolü olduğu düşünülse de bu düşünce yanıltıcıdır. Örneğin, asansörde mahsur kaldıktan sonra asansör korkusu yaşayan, bir köpek tarafından kovalandıktan sonra köpek fobisi gelişen kişileri hepimiz biliriz. Ancak daha az bilinen gerçek, bu tür deneyimleri olmadan da bu tür korkuları olan pek çok insan olduğudur. Hatta daha ilginç olan birşey daha var çocukluğunda yüksekten düşmüş olma ile erişkinlikte yükseklik korkusu ilişkisi araştırıldığında beklenenin tam tersi bir sonuç çıkmıştır çocukluğunda yüksekten düşmüşlerde, erişkinlikte yükseklik korkusu olma ihtimali daha azdır. Araştırıcılar bunu şöyle açıklıyor yükseklik korkusu olanlar, çocukluklarında da bu korkuları olduğu için daha tedbirli davranırlar ve tehlikeli yerlerden kaçınırlar. Korkuların genetik olarak belirlendiği, yani bazı nesne ve durumlardan korkacağımızın daha doğmadan belirlenmiş olduğunu gösteren güçlü bulgular vardır. Örneğin fobilerin ailevi özelliği çok iyi bilinir, anne veya babasında bir özgül fobi olan kişide benzer fobilerin sıklıkta geliştiğini biliriz. 2-4 yaşları arasındaki çocuklarda hayvan korkuları yaygındır. Bu korku çocuk hiç hayvanlarla karşılaşmadan veya zararlı olduğunu öğrenmeden önce başlayabilir. Ayrıca, her nesneye karşı fobi gelişimi aynı olasılıkta değildir. İnsanlar ve hayvanlar bazı nesne ve durumlara daha kolay fobi geliştiriyorlar. Örneğin yükseklik, sivri cisimler, karanlık, hayvanlar gibi nesnelere fobi kolay gelişirken bitkilere, yiyeceklere fobi daha seyrek gelişmektedir. Bazı durum veya nesnelerden korkmaya hazır olarak doğma hayvan deneylerinde gösterilmiş bir bulgudur. Daha önce yılanla hiç karşılaşmamış yavru maymunlara yılan veya yılan resmi gösterildiğinde yavrular büyük korku tepkisi verirler. Benzer şekilde, güvercinlere yırtıcı olmayan kuş veya kuş resmi gösterilmesi korku oluşturmazken, kartal gibi kuşların fotoğraflarını gördüğünde çok korkuyorlar. Bütün bu bilgiler, özgül fobilerin nasıl ortaya çıktığı konusunda tek bir açıklama olmadığını, genetik olarak doğuştan getirdiğimiz özelliklerin de, edindiğimiz deneyimler ve çevre etkisinin de önemli olduğunu gösteriyor. Mantıksız korkunun belirtileri Mantıklı ve mantıksız korku sırasında yaşananlar, yani bedenimizde ve zihnimizde oluşan değişiklikler aynıdır. Yani sokakta birisinin veya tehlikeli bir hayvanın saldırısına uğradığımızda kalbimiz nasıl çarpıyor, nefesimiz sıkışıyor, heryanımız uyuşuyorsa, mantıksız korkular sırasında da aynı şeyler olur. Kişiden kişiye değişiklikler olmakla birlikte bu durumlarda en sık görülen belirtiler şunlardır kişinin kalbi çarpar/sıkışır, nefesi daralır, göğsü sıkışır, titreme/terleme olur, uyuşma/karıncalanma olur, baş dönmesi, bayılma hissi olur, sık idrara gitme isteği olur vb. Kişi korktuğu durum ya da nesneyle karşılaştığında bu duyguları yaşadığı gibi, bu durumları düşündüğü/hayal ettiğinde de yaşayabilir. Yukarda da belirtildiği gibi özgül fobilerde duyulan korku mantıksızdır ve aşırıdır. Yüksek bir yerden aşağı bakmak birçok insan için heyecan verici, korkutucu olabilir, ancak fobik kişide korku o kadar aşırıdır ki, yüksek binalara çıkamaz bile. Bazen de normalde kimsenin korkmayacağı durumlardan korkma gibi mantıksız korkular görülür. Örneğin cam kırıkları, bıçak gibi kesici aletler batacak korkusu gibi. Kişi bunun aşırılığının ve mantıksızlığının farkındadır. Bu nedenle böyle saçma bir şeyden/durumdan korktuğundan utandığı için bazı kişiler fobilerinden bahsetmek de istemeyebilirler. Yukarda sayılan nedenlerle cin, şeytan vb. korkuları, kişi bunları saçma bulmadığı sürece, fobi sayılmaz. Fobilerin gündelik hayatı en çok ve en olumsuz etkileyen yönü kaçınmadır. Özgül fobisi olanların çoğu, korkulan durum ve nesnelerden koşullar el verdiği ölçüde uzak durmaya çalışır kedisi olan eve gitmez, yükseklere çıkmaz, asansöre binmez, yağmur yağdığında evden çıkmaz vb. Özgül fobi grubu içinde sayılabilecek çok çeşitli fobiler bulunmakla birlikte en sık görülenler şunlardır hayvan fobileri, yükseklik korkusu, kan ve yaralanma fobisi, gökgürültüsü ve fırtına korkusu, uçak korkusu, yalnız kalma korkusu, kapalı yer korkusu, araba korkusu, uzay fobisi, yutma fobisi. Hayvan fobileriEn sık görülen özgül fobi türüdür. En çok korkulan hayvanların başında kedi, köpek, kuş, böcek gibi hayvanlar gelir. Korkulan hayvan türleri kültürler arası farklılık gösterir. Örneğin İngiltere’de örümcekten korkma çok yaygın iken, kültürümüzde örümcek fobisi yaygın değildir. Hayvan fobisi olan insanların bir kısmı o hayvanla kötü bir deneyimden sonra örn. köpek ısırması fobilerinin başladığını ifade ederler. Bir kısmında ise böyle bir başlatıcı bulunamaz. Fobik hasta tipik olarak kendine rahat bir gündelik yaşam sağlamaya uygun bir kaçınma davranışı geliştirmiş olur. Oturmaya gidilecek-gidilmeyecek arkadaşlar bellidir köpek-kedi var veya yok. Televizyonda korkulan hayvanla ilgili belgeseller seyredilemeyebilir. Nerelerde dolaşılacağı belli kurallara bağlıdır. Bazı durumlarda hayvanın fotoğrafı, ya da onu andıran şekillerden yılan fobisinde kıvrık çizgilerden korkma gibi bile korkulabilir. Aşağıda hayvan fobisinin ne kadar ciddi sonuçları olabileceğini gösteren bir olgu örneği yer alıyor Hayvan Fobisi Örnek 45 yaşında, evli, 2 çocuklu kadın hasta. Kendini bildi bileli kedilerden aşırı korkuyor. Onların üzerine sıçrayacağını düşünüyor, en çok korktuğu şeyin onların beklenmedik şeyler yapabilmesi olduğunu söylüyor. Çok saçma ve aşırı bulduğu bu korkusu yüzünden kedisi olan evlere gidemiyor veya gitmeye mecbur ise o evdeki kedinin bir odaya hapsedildiğinden emin olmak istiyor. Korkusunun ne kadar şiddetli olduğunu anlatmak için şu örneği veriyor “ikinci çocuğuma hamileydim. Birgün apartmanın merdivenlerinden çıkıyordum. Birden ışıklar söndü ve o anda bir kedi tıslaması duydum. Hamile olduğumu, kaçıncı katta olduğumu düşünmeden kendimi pencereden dışarı attım, şans eseri bana ve bebeğime birşey olmadı”. Yükseklik korkusu İkinci en yaygın özgül fobi türüdür. Kişi yüksek binalara çıkamaz, yüksekten bakamaz, hatta odanın içinde pencereye yakın oturamaz. Yükseklik korkusu olan kişiler asansöre binmekten korkarlar, ancak içinde boğulmak veya hapis kalmaktan değil, yukarı çıktığı için. Birçok insan için keyifle oturulacak balkonlar bu hastalar için eziyettir. Balkonda oturabilirlerse de odaya yakın tarafına oturmaya çalışırlar. Merdivenler, özellikle kenarlarında boşluk varsa çok korkutucudur. Yükseklik korkusu olanların birçoğunda uçak korkusu olsa da iki korkunun birbirinin aynı olduğu da söylenemez. Yükseklik korkusu olanların %20’si ise uçak korkusu tanımlamamışlardır. Kan ve yaralanma fobisi Halk arasında “kan tutması” olarak da bilinen bir durumdur. Kan görünce rahatsızlık hissetmek çoğu insanda görülen bir özelliktir. Bunun dışında bedensel sakatlık, parçalanmış insan vücutları, kazalar görme, kan verme, iğne yaptırma, kulak deldirme, diş çektirme ve diğer tıbbi işlemler gibi durumlarla karşılaşınca bayılacak gibi olma, kalp hızında değişme ve bulantı şeklinde tepkiler verilebilir. Bu esnada bayılmalar da bilinen durumlardır. İlk kez diş çekimleriyle ilgili film seyreden çocukların kalp hızlarının yavaşladığının gösterildiği belirtiliyor. Bazı fobikler hayat kurtarıcı müdahalelerden bile kaçınırlar şeker hastaları iğnelerini yapmaz, kanser hastası ameliyat olmaz; bazı kadınlar doğurmaktan korktukları için gebe kalmazlar. Birçoğu hastanelere gitmez, hasta insanlara bakamazlar, tıbbi konularla ilgili TV programlarını seyredemez. Bu korku yüzünden doktorluk, hemşirelik gibi mesleklerden kaçınabilirler. Bazı hastalar “kan” lafını duyunca bile bayılabilirler. Bazıları ambulans sirenini duyunca veya bir ameliyatın anlatılması ile de bayılır. Ancak kendi adet kanını görmekten rahatsız olan kan fobisi bildirilmemiştir. Kan fobisi çoğunlukla diğer fobiler gibi çocuklukta başlar. Kan fobisi olan hastaların ailelerinde aynı hastalığa rastlanma oranının çok yüksek olması da diğer özgül fobilerden önemli bir farkını oluşturuyor. Kan Fobisi Örnek Hasta 35 yaşında evli, muhasebeci olarak çalışıyor, gelir düzeyi iyi; geliş sebebi kendini bildi bileli iğne yaptıramama, kan aldıramama, dişçiye/doktora gidememe idi. Kan vermesi, iğne olması gerektiğinde çoğu kez bayıldığı için bu işlemlerden yıllardır kaçınıyordu. İlk kez ve korka korka doktora şimdi gelmesinin iki nedeni vardı birincisi yıllardır süren böbrek taşı nedeniyle çektiği dayanılmaz ağrılardı. Ağrıları geldiğinde kıvranarak kendi kendine gidermeye çalışıyor, yakınlarının ısrarıyla acil servislere gitse de iğne yaptıramıyordu. Diğer bir neden ise dişlerinin durumu idi. Sosyoekonomik düzeyinden beklenmeyecek derecede kötü bir ağız bakımı vardı. Çürüyen, kırılan dişleri için dişçiye gidemiyor, gerekli tedavileri yaptıramıyordu. Dişçi koltuğuna oturduğunda bile bayılacak kadar korktuğunu söylüyordu. Gökgürültüsü ve fırtına fobisi Bu kişiler sürekli hava durumunu izler ve havanın kapalı, fırtınalı, yağışlı olma ihtimali olduğu günlerde eve kapanır, gökgürültüsünü duymamak için kapı ve pencereleri sıkı sıkı kapatırlar. Gökgürültüsü duyunca masa, yatak altına saklanabilirler. Uçak korkusu Bu kişiler uçağa bineceklerine çok daha uzun sürecek, daha eziyetli yolculuklar yapmaya razıdırlar. Uçağa binmek zorunda kaldıklarında uçağın düşeceğine dair şiddetli bir korkuları vardır. Uçağın her hareketini, her sarsıntıyı büyük bir korkuyla izlerler, duydukları sesleri patlayan bir motor, bir arıza işareti olarak yorumlarlar. Yalnızlık fobisi Çoğu kez evde tek başına kalmaktan korkudur. Akşamları ve gece artar. Gündüz tek başına kalabilen birçok hasta gece kalamayabilir. Nedensiz bir huzursuzluk olabilir, ya da evde birisi, hırsız, bir yaratık vb. var gibi bir duygu tarif edilebilir. Yalnızlık fobisinin ayrılık anksiyetesiyle ilişkisi olduğu öne sürülmektedir. Çocuklukta ayrılık anksiyetesi yaşayanların erişkinlikte agorafobi ve panik bozukluğu geliştirme olasılığı yüksek bulunmuştur. Türkiye’de yapılan toplum taramasında da ayrılık korkusunun agorafobi ile ilişkisi diğer tüm özgül fobilerden daha kuvvetli olarak bulunmuştur. Klostrofobi Kapalı/basık yerlerden duyulan korkudur. Korkulan durumlara tipik örnekler arasında asansör, basık tavanlı odalar ve koridorlar, kapıları kapalı ve kalabalık otobüs, yeraltı çarşıları, metro, altgeçitler, oturulan oda kapısının kapalı veya kilitli olması vb. sayılabilir. Hastaların temel korkuları anılan yerde sıkışıp kalmak, çıkamamak, nefes alamamak, boğulmak gibi korkulardır. Sinema ve tiyatroya gidemez, gitseler de dip koltuklarda oturamazlar. Boğazlı, dik yakalı giysilerden rahatsız olabilirler, yakalarını ilikleyemezler. Kapalı giysiler onları “boğabilir”. Bu hastalarda sisli, kapalı havalarda huzursuz olma sıktır. Sisli, kapalı hava etrafı kapatan, korkutucu bir duvar gibi algılanır. Aynı zamanda hamam, duş, sauna gibi yerlerde de boğuluyor gibi olurlar. Bir klostrofobik hastamız etrafı sularla çevrili olduğu için İngiltere’ye gidemediğini söylemişti. Klostrofobi Örnek 37 yaşında, kadın. Depresyon belirtileri nedeniyle başvurmuş ve tedaviyle düzelmiş. Ancak geçmeyen şikayetlerinin olduğunu söylüyor. Tuvalete girdiğinde kapıyı açık bırakması gerektiğini, asansöre binmek yerine 10 katı merdivenle çıkmayı tercih ettiğini söylüyor. Duş yapamadığını, üstünden sular aktığında boğuluyor gibi olduğunu söylüyor. Dik yakalı kazak giyemediğini, kolye takamadığını söylüyor,”bunlar beni boğuyor” diyor. Ayrıca sisli havalarda büyük bir sıkıntı yaşadığını söylüyor. Muayeneye gelirken dar ve basık hastane koridorunda ve bekleme odasında büyük sıkıntı yaşamış, beklerken birkaç kez çıkıp tekrar gelmek zorunda kalmış. Muayene odasının kapısının kapanmasına razı olurken “pencere var, sıkışırsam burdan atlarım” diye kendini rahatlattığını söyledi. Evde birgün oturduğu odanın kapısı kilitlenmiş ve o kadar paniğe kapılmış ki, anahtar bulunabilecek bir yerde olduğu halde kapıyı camını kırarak açmış. Araba kullanma fobisi Birçoğumuz için keyif verici olan araba kullanma veya arabaya binme, kişide fobi varsa dehşet verici bir deneyime dönüşür. Sürekli olarak kaza yapacağını, bir tarafa çarpacağını ve bşka bir arabanın çarpacağını düşünür. Bu nedenle arabası olduğu halde kullanamayan birçok kişi vardır. Uzay/alan fobisi Dengelerini kaybetmekten, düşmekten korktuklarını söyleyen bazı hastalar daha ayrıntılı sorgulandığında etrafta tutunacak birşey yoksa düz bir alanda yürümekten aşırı korktukları farkedilir. Buna alan veya uzay fobisi denmektedir. Bu kişiler klostrofobiklerin tersine bir koridor geniş ve eşyasızsa daha fazla huzursuz olurlar, büyük oda ve salonlarda duvara yakın olacak biçimde yürürler. Yutma fobisi Bu hastaların tek korkusu birşey yutarken boğulmaktır. Yemek yerken, su içerken boğazlarına kaçacağı ve boğulacakları düşüncesindedirler. Yemeye/içmeye korktukları şeylerin karmaşık bir listesi olabilir. Bazı şeyleri hiç yemeyerek kısmen rahat edebilirler. Birçok zaman kuruyemiş gibi küçük taneli şeyler çok korkutucudur. Yemek ve içmekten kaçınmanın çok ciddi sonuçları olabilir ileri derecede kilo kaybı gibi. Önleme ve tedaviÖzgül fobilerin tedavisi hem mümkündür, hem de başarı oranları yüksektir. Bu korkuların tedavisinde ilaçların rolü azdır. Hatta bazı durumlarda ilaçlar zararlı bile olabilir. Örneğin uçak korkusunu yenmek için uçuş öncesi sakinleştiriciler almak, o yolculuğu rahat geçirmesini sağlasa da bağımlılık ve ilaç yan etkileri gibi sorunlara yol açabilir. Fobiye ek olarak kişide depresyon da varsa antidepresan ilaç tedavileri yararlı olacaktır. Bunaltı bozukluklarında yaygın biçimde kullanılan davranışçı tedaviler özgül fobilerde ilk seçenektir. Alıştırma exposure adı verilen yöntem en yaygın kullanılan davranışçı tekniktir. Bireysel veya grup halinde uygulanabilir. Bu teknikte kişinin korktuğu durumun ayrıntılı bir analizi yapıldıktan sonra korkulan durumla gitgide artan derecede karşılaşması sağlanır. Başlangıçta sıkıntı ve korku verici olan bu işlem, hasta korkulan ortamda yeteri kadar süre kalabilirse alışmayla ve korkunun azalmasıyla sonuçlanır. Tedaviye istekli olan ve tedavi uyumu iyi olan vakalarda birkaç seansta tama yakın düzelme elde etmek mümkündür. Alıştırma tedavisinin, imkan olduğunca, gerçek nesne veya ortamda yapılmasının uygun olduğu düşünülür. Ancak bu her zaman şart da değildir, mümkün de olmayabilir. Örneğin uçak fobisinde her zaman deneme yapmak kolay olmayabilir. Böyle durumlarda hastanın korkulan durumlarla hayalinde karşılaşması sağlanabilir ve bu da gerçek durumla karşılaşma kadar yarar sağlayabilir. Hatta son yıllarda sanal gerçeklik uygulamaları adı verilen yöntemlerle kişi kafasına takılan bir kaskın içindeki görüntü ve seslerle yüzleşerek korkusundan kurtulabilmektedir. Hayvan deneylerinde korkunun anababadan çocuğa geçebildiği gibi korkusuzluğun da öğretilebildiği gösterilmiştir. Yılan görünce korkan yavrular korkusuz bir anne veya başka bir yetişkini model alıp korkusuzluğu öğrenebiliyorlar. Önceden dişçiye gitme ve diş çekme oyunu oynatılan çocukların dişçide çok daha az korku yaşadıkları gösterilmiştir. Strese karşı aşılama uzun yıllardır bilinen ve başarıyla uygulanan bir modeldir. Özgül fobilerin birçoğu çocukluk ve ergenlikte başlar. Bu korkuların hepsi erişkinliğe kadar sürmez, ancak çocukken fobisi olan kişinin erişkinlikte fobi geliştirme riskinin yüksek olduğu bilindiği için anne babalara önemli bir rol düşmektedir. Çocuklara hem korkusuz erişkin modeli olarak, hem de korkularının üzerine gitme konusunda onları cesaretlendirerek önleyici bir rol oynamaları yararlı olacaktır. Sonuç Özgül fobilerle ilgili en önemli sorunların başında birçok hasta ve ailenin bu sorunu hastalık olarak görmemeleri ve bu nedenle yardım aramamaları gelmektedir. Bazen de kişi yardım aramak istediği halde korkusu nedeniyle yardım arayamaz örneğin kan fobisi olan kişinin hastane korkusu yüzünden doktora gidememesi gibi. Bir başka sorun kimi doktor ve psikologların bu sorunlarla başvuran kişilere bu sorunu “kafaya takılmayacak bir şey”, “kişilik yapısı” “huy” vb. olarak tanımlamalarıdır. Ancak özgül fobilerin birçoğu, kısa sürede ve kalıcı biçimde düzeltilebilir. Bu nedenle kendinizde veya çevrenizde gördüğünüz mantıksız korkular nedeniyle bir psikiyatri uzmanına başvurmanız yararlı olacaktır. Korkular, insan hayatını acımasızca kısıtlayan belirtilerdir. Ancak bu kısıtlayıcı zincirlerden kurtulmanız mümkündür.
sürekli çocuğuma birşey olacak korkusu